Sayfalar

1 Aralık 2017 Cuma

Taş mı Kaya mı

Ülkem var olmakla yok olmak arasında bir karara zorlanıyor. Uzaklardan okyanus ötesinden gelerek coğrafyamda kendilerince planlarını hayata geçirmeye çalışıyorlar. Ülkeler kurulurken topraklar kan ile sulanır kılıç ile sınırları çizilirmiş. Yani topraktaki kan senin ve toprakta kan hakkı var. Kan hakkını vermek imkansız bir olaydır. Çünkü kan verene aittir. Şehit olan atalarımızın  kan hakkını korumaktan başka bir seçeneğimiz yok ve olamazda.
  Gelelim çok paralı ve gelişmiş silahlı ağzı salya akan ahlaksız ülkelere; Herkesin bir hesabı varsa Yüce Allah'ın da bir hesabı var. Buz Türkler vatanı için kanı toprağa küplerle boşaltır ve kazanlara doldururuz. Alparslandan Atatürk'e kadar ve onlardan sonra gelen tüm vatanperver kahramanlara bir andımız var bizler taş değil kayayız. Ağır dururuz ancak düştüğümüz yeri parçalarız. Gün dönmesi güneşin doğuşunu haber verir. Gün doğdu güneş ülkeme doğuyor ve artık o güneşi balçıkla sıvanmaz hale getiren bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Dünya bir kahraman ararsa benim vatanımda 80 milyon kahraman var. Oda sizlere yeter. Bizler Kayayız taş değil hele toprak hiç değil.


28 Ocak 2017 Cumartesi

Uçakla Seyehat Ne Kadar İyi

Uçakla uçmanın pahalı olduğu dönemleri geride bıraktık. Artık orta halli insanlar da uçakla uçabilme şansına sahip. Masmavi gökyüzünde kuşlar gibi süzülen gökyüzü taşıtları bizleri sevdiklerimize kavuşturdu, işlerimizi kolaylaştırdı. Fakat uçuş iptalleri yokmu bizleri hayattan bezdirdi. Havayolu şirketleri tarafından iptal edilen bu uçuşlar hakkında bilgi almak yeni doğan bir bebeğin konuşmasını sağlamak kadar zor ve imkansız. En son Ankara'dan Erzurum arasında havayolu ile seyehatim tam bir faciaydı. 2 tane uçuş iptal oldu. Kaybettiğim zaman ve iş kaybımın fiyatı yok ki. Bu arada sevdiğim insanların benden ayrı kalmalarını hangi fiyatla belirtebilirsiniz ki. Bu kayıpların bedeli ağırdır. Hiçbir havayolu firması bunları karşılayamaz. Peki bizler uçuşlar için aldığımız biletleri iptal etme şansına ne kadar sahibiz. Hiç düşündünüz mü? Ben size söyleyeyim yok öyle bir şans. Para cezasını verirseniz ancak o zaman biletiniz iptal olabilir. Bu durum ne kadar sizi tatmin edebilir. Zaten iptal olan uçuş için yedekte bekleyen yolculara bu bileti satıyorlar. Yanı tek yönlü kazanma var. Peki havayolu firmaları uçuş iptalleri için size ne ödüyorlar? Sizi 1 gün otelde ağırlıyor o kadar. Kaybettikleriniz ise siz verilen bonus. Nasıl iyimi?


20 Ocak 2017 Cuma

Asker'de Ağlar

Vatanı için çarpışan tüm güvenlik kuvvetlerine ulu bir ülkeye ulu bir hizmet veren tüm herkese selam ederim ve sizlerin affınıza sığınarak size asker diye hitap etmek istiyorum.
  Bu yazıma başlamadan önce tüm şehit olmuş olan güvenlik kuvvetlerimize Allah'tan rahmet, asil ailelerine sabır versin. Sadece bu vatan için  bazı insanların anlamayacağı bir ulu ülkü uğruna dağın başında bırakmış olanlara saygımı iletmeyi bir borç bilirim. Biz sizlerin varlığınızla ayaktayız ve sizlerin sayesinde bu yazıları yazabiliyorum. İyiki varsınız.
  Üzülerek söylüyorum ki sizin için yapabileceğim şeyler sınırlı ve çok küçük. Yapabildiğim bir göz yaşı, ne kadar olursa para yardımı, sizleri unutturmamak için yazabileceğim bir yazı ve birde dua. Sizlerin verdikleriniz yanında bizim verdiğimiz herşey denizdeki kim tanesi kadar büyüklüktedir.
  Ben öncelikle kendi adıma sizin hatırlatıyor  ve  birkaç öz eleştiri yapmak istiyorum. Mevsim kış ve soğuk, sizlerin can korkusu ve barut kokusu olan bir ortamda düşünceniz hele şu teröristleri etkisiz hale getirsek de aileme kavuşsak diyorsunuz. Ya biz ne yapıyoruz; ne kadar dogalgaz yaktığım ve arabanın yakıtına ne kadar zam geldi düşüncesi hakim oluyor. Biri can biri mal derdine düşmüş insanlar haline geldik. Bu kutlu yolsa size nasip bana uzak olmuş. Ama kalbim ve gözyaşım sizlerle beraber dostlarım.
  Şehitlik makamı size nasip gözyaşı hepimize nasip ise sizler ulu ve büyük bir insansınız. Sen ağlama askerim Mehmetçiğim. Gözyaşın bizi boğar ve yok eder. Sen bize anaların emaneti ve vatanın donduz bekçilerisiniz.


15 Ocak 2017 Pazar

Hayvanı Sevmeyen İnsanı Sever mi?

  Sevgi insanlar için hem en değerli hemde en ulaşılmaz bir duygudur. Değerli olması tamam da ulaşılmaz olması ne demek diyen dostlarım olmuştur. Ulaşılmaz olan şeyler bizim elde edemediklerimiz eksikliklerimizdir.  Elde edilemeyen şeyler ise paranızla, gücünüzle alamayacağınız fakirliğimizdir. Gelelim sevgi konusuna. Bu yaşadığımız dönemde artık nedeni ne olursa olsun bir sevgisizlik sebebi ile şiddet ortamı giderek büyüyor. Kadına şiddet, hayvana şiddet gibi birçok sayacağımız konu var. Tek sebebi sevgisizlik ve hırs.  Sevgi insanın yaradılış hamurundan bir parçadır aslında. Yüce Allah insanı sevgisinin artarak taşması nedeniyle daha çok sevgi için yaratmıştır diye düşünüyorum. Biz insanoğlu nekadar kötü olsak bile Yüce yaratan bizi her zaman seviyor. Hiç düşündünüz mü güneş artık doğmuyor diye. Güneşin doğmasını sağlayan bizi seviyor. Ya biz......
   Geçen gün sokakta bi köpeğin ölüsünü gördüm. Duydum ki tecavüze uğramış. İğrenç ötesi insanlıktan nasibini almamış bir canlının işi olsa gerek. İnsan demek istemiyorum çünkü insan en güzel yaratılmış diye biliriz. Daha sonra gazetelerde ve İnternete baktım bir çok hayvana tecavüz ve ardından kafasına sıkarak öldürme haberleri. Nereye gidiyoruz anlamıyorum ama gittiğimiz yer iyi yer değil. Aile düzeni kalmadı her türlü uyuşturucu kullanımı arttı.


12 Ocak 2017 Perşembe

Çocukları Şiddete Hazırlayan Aileler


Bir bebeğin geleceği anne ve babaların vereceği eğitim ve ahlak üzerine şekillenir. Bebekler doğduğu andan itibaren temiz ve birtek yazı yazılmamış defterler gibidir. Karakter ve huy gelişimlerini ebeveynlerin yapacağı davranışlar belirler. Kız yada erkek çocuk fark etmez şiddete meyilli olması onun ilk yemek yemesinden oynadığı oyuncağa kadar bir çok konu ile ilişkilidir. Ben şuan oyuncak konusunu ele almak istiyorum.
   Öncelikle oyuncak seçimi cinsiyete göre seçilmedir. Kız çocuğuna erkek çocuğun oynadığı oyuncakları almak onu daha sert mizaclı ve daha hırçın yapar. Psikolojik gelişim bebek anne rahmine düştükten sonra gelişmeye başlar. Annenin dinlediği müzik, stresli bir ortam, aldığı besinler ve yemek yeme miktarı onun duygusal zekası ile psikolojisi gelişimini etkiler. Hafif müzik dinleyen bir annenin çocuğu daha mülayim ve daha sakin olur. Çok yemek yemek isteyen bir annenin çocuğu ilerde obez olması daha olasıdır. Seçeceğiniz oyuncak silah, bıçak gibi şiddet içeren oyuncak olursa çocuğunuz ilerde şiddet uygulayan bir insan olarak karşınıza  çıkar.
  Bazı oyuncaklara yerleştirilen butonlarla " beni döv ", " bana vur " gibi sesli uyarılar çocuğun kavgacı olarak sizin kontrolünüz dışında yetişmesini sağlar.
  Yapmanız gereken tek şey onu oyun hamuru gibi görüp iyi bir insan, iyilik yapmak için cana yakın bi insan olarak yetiştirmektir. Yemek yemediği zamanlarda zorla ağzına lokma sokmak olmamalı. Gülümseyen oyuncaklar ve cinsinin gerektirdiği oyuncakları almak tek tetcihiniz olmalıdır.

9 Ocak 2017 Pazartesi

Basit Yaşamak

  Yaşamak herkes için farklı anlamlar içeren bir zaman dilimidir. Bu zaman diliminde türlü hikayeler vardır. İçerisinde ağıtlar, gözyaşı, mutluluk pozları, sevinç çığlıkları, sevdiklerini kaybetme, birliktelikler gibi birçok insani duyguları barındırır. Aşağı yukarı birçok insan yukarıdaki duyguları mutlaka yaşar. İmkanları iyi olanlar için acının ve mutlulukların şiddeti farklıdır. Hissetme derecesi az yada çoktur. Fakirseniz bu his ve acıların şiddeti yükselirken ismi basitleşir. Bir ekmek almanın bir araba almak kadar zor olduğu durumlar kişileri aynı derecede mutsuz ederken aynı zamanda da mutlu edebilir.
  Her türlü zorluklara rağmen aile birlikteliği yapı harcını oluşturur. Mutluluk ve mutsuzluk aile ortamında eritilir veya yüceltilir. Parçalanmış aileler bu acıların en büyük yaşandığı topluluklar olarak karşımıza çıkıyor.  Buna ekonomik nedenler eklenince tam bir facia oluyor.
  Ben artık bu kadar hüznü ve yarım kalan sevinçleri şehirlerde yaşamak istemiyorum. Şehir yaşamı koşuşturma,  trafik, sınırlı insan toplulukları haline gelmiş durumda. Öfke sabırsızlık almış başını gidiyor. Bir korna sesi veya yüksek müzik sesi hayatınızı kaybetmemiz için yeterli bir sebep olabiliyor. Kendi bahçemi ve kendi hayvanlarımı yetiştirmek istiyorum. Ticari değil dediğim insan gibi yaşamak için istiyorum. Anadolunun huzur bölgelerinde EGE bölgesinde yaşamak istiyorum. Gülümseyen insanlar bana merhaba desinler ne güzel bir şey degil mi ? Yeşilin anavatanı haline gelmiş olan yerlerde stres ne gezer.


5 Ocak 2017 Perşembe

Yöne Terör Yine Gözyaşı

  Toplumsal olarak birlikte yaşayan insanları  bir arada tutan tutkal Devlettir. Devletler planladıkları ve yaptıkları icraatları ile hedef  haline gelirler. Komşuları yada çıkar çatışması yaşadıkları devletler ile sürekli mücadele içindedirler. Devletler yarasında dostluklar çıkar birlikteliği kadar uzun yada kısadır. Kalıcı dost olan devletler pek yok gibidir. Gelelim bize; güzel ülkem, can parçam, cananım, sevgi tomurcuğum vatanım. Sen baştacım ve kalbimde yaşattığım güzel sevgilimsin. Senin dostun gökyüzündeki kuşlar denizdeki balıklardır. Toprağındaki harcın 1071 de Alparslan'ın kanı ve askerlerinin teridir. 2017 yılına kadar dökülen damla damla Şehit kanıdır. Yalnız kaldığında senin yarenin yüce Rabbim'dir.
   Dualarım bugün İzmir'in acı gününde öncelikle şehit ve yaralılarladır. Kanı bozuk katiller teröristler isimleri ne olursa olsun hepsini lanetliyorum. Maşa ve tetikçi olan zavallılar sevgiden yoksun, insanlıktan nasibini almamış yaratıklar: sizin değerli bir varlığınız yok ki. Bunun adı vatandır, ailedir, evlattır. Bunların varlığı insanı kadife bir kalbe sahip kılar. Acıma ve sevgi ikliminde yaşamamızı temin eder. Ama buda sizde yok. Lanet olsun size ve sizi uşak olarak kullanan devletlere . Hepinizin bildiği gibi sonunun belli olduğu bir yolculukta sona az kaldınız. Bu yaz sizin diye düşünüyorum ama artık yaz bitti büyükler sıra Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yani bizde . Emelleriniz pamuk helva gibi eriyip gidecek. Akıttığınız Müslüman kanında boğulacaksınız. Canım Ülkem canım İzmir benim canım feda olsun size.


3 Ocak 2017 Salı

Yargısız İnfaz

  Yargı uluslararası ve ilkel insanlar tarafından ilk defa kullanılan toplumsal düzeni korunması maksadıyla oluşturulmuş yazılı kurallardır. İlk çağlarda yazı bulunmadığı için sözlü olarak kabul görmüş ve grup liderlerinin iradesiyle işletilmistir. Hiçbir kimse bu kurallar bütününü bozamaz ve bozma girişimi grup liderinin alacağı kararla cezalandırılır. Sonunda ya gruptan atılır yada alacağı ceza ile işlediği suçu bir yapmaması için uyardı bulunulur idi.
  Günümüzde yargı işlerini kişiler kendileri yapmak istemektedirler. Bu ülkemizdeki geçirdiğimiz ( Allah bir daha yaşatmasın ) süreçten anlıyoruz ki bu yabancı devletlerin ülkemiz için yaptıkları planların hayata geçmesi maksadıyla yaptıkları bir durumun sonucudur. Yargı işlemez ve kilitlenirse toplum kaos yaşar. Bu durumda halk kendini hem yargıç hemde infaz memuru olarak görür. Çatışma ortamı başlar ve insanlar birbirlerini yargılamaya başlar. Ceza verenler başlar, kendini yargılama hakkı olan yargıç gibi zan eder. Bu istenilemeyen bir durumdur, yanlıştır. Böyle bir ortamda çoğul kalabalıklar haklı, mazlumlar suçlu, suçlular haklı, haksızlık hak olur.
  Devletin yaşam sürdüğü bir ortamda kolluk kuvvetleri vardır, savcıları vardır. Bu insanlar bizim adımıza yargılama ve suçun cinsine göre ceza verilmesini sağlar. Devlet zaten bu işler için oluşturulmuş bir sistem degilmidir. Tüm herkesi kanunlara uymaya ve yargı sistemine güvenmeye davet ediyorum.


Yaralı Kadınlarımız

  Kadınlarımızı sadece çocuk doğuran ve neslin devamını getiren varlıklar olarak görmek ilkel insanların düşüncesidir. Varlıkların içinde en çok saygıyı hak eden ve incinmesin diye canımızı vereceğimiz kadınlarımız, annelerimizdir. Onları ağlarken görmek içimi en çok yakan bir durumdur. Dokuz ay anne karnında taşıyan ve geceleri bir gözü açık uyuyan evladı hasta olmasın diye üzerini örten, hasta olduğunda ateşi çıkmasın diye dua eden, dudaklarıyla atesimizi kontrol eden insan üstü halleriyle kraliçe kadar üstün canlarımız annelerimizdir.
  Yalnız bir erkeği yetiştiren de annelerdir. Anne yetiştirir ama insanda biraz nankörlük de vardır. Bu nankörlük de onu acımasız bir canavara dönüştürür. Sopa kullanır, yumruk kullanır, şamar atar ancak kalpleri taş kesilmiş bu varlıklar erkekler acımaz, hırçınlaşır ve şiddet kullanır. Vurur vurur hırsı geçene kadar vurmaya devam eder. Kadın bağırır ama duyan olmaz. Ne acı değil mi?
  Bu söylediklerim tüm erkekler için degil tabiki. Anneler ağlamasın ve üzülmesin diye can siperhane çaba gösteren erkekler de var. Kadınlarını mutlu etmek için yaşamını onlara adayanlar da  var. Sevgi varsa elbette melek erkek de var. Sevgi ile kalmalı kadınları yaralı bir kuş gibi görmeli ve onlara en kıymetli bir varlık olarak bakmalı. Sevgi ile kalın tüm kadınlar, mutlu kalın anneler.

2 Ocak 2017 Pazartesi

Sahipsiz Kalemler

     Kalem sadece yuvarlak bir tahtanın içine yerleştirilmiş olan kurşundan ibaret değildir.  Kalem yetiştiği yörenin kokusunu taşır ve oranın özelliklerini elinde tutana hissettirir. Geriye sadece yazarın elinde kelimelere dönüşmek kalır. Kim ne yazmak isterse onu yazar. Yazan iyi şeyler yazmak isterse güzeli yazar. Kötü ve ahlaksız şeyleri yazmayı dilerse kötü şeyler yazar o zaman.
  Şimdi terör konusunda hala kınama yazmayı beceremeyen yazarlara sesleniyorum; Kaleminiz size aitse terörü kınama yazıları yazın. Onların amacı toplumu korkutmaksa onlara karşı toplumu birleştirici makaleler yazın. Sizin gücünüzle bizde guçlenelim. Toplumu doğru yönlendirin ve iyiliğin kötülüğü yenmesini sağlayın. Yürekli kalemler yıllar geçse de unutulmazlar.